14 Aralık 2010 Salı

kadim dostlugun baslangicindan once

Sirf onu sevmem icin `ayarlanmis' hediyelerle girdi hayatima karizma. Gelirken getirdikleri arasinda favorim sari sacli guzel bebekti. Sonra cok kavga ettik, birbirimize alismamiz cok sancili oldu galiba. Simdi kadim dostum ama az cekmedik birbirimizden.

hem bir arada rahat duramayan hem de ayri kalamayanlardandik. Biraraya geldigimizde hayal gucumuzun erisebildigi her yer oyun alani, aklimiza gelen her sey oyun oluyordu. asil bilmedigimiz sey oyunun sonunda kimin caninin yanacagi:)

Ic anadolunun estikce elleri catlatan kavruk ayazinin hakim oldugu bir kis gununde oyun alanimiz mutfak ve onun devami olan balkondu. Simdi cok dusunsem de hatirlamadigim bi sebeple cok kizdirmisti beni, ben de onu balkona kilitleme cezasina mahkum ettim. Balkonun kapasini icerden kapttigim anda farketti, bi kac denemeyle kapi acilmayinca buzlu camin arkasindan golgemi takip edip avazinin ciktigi kadar bagriyordu. Icerde herseyden habersiz olan annemin balkondan gelen sesi duymasi cok da mumkun olmadigindan bendeki guven tavan yapmisti. Sessizce ve golgemi gormesine izin vermeden kilidi actim ve ayni sessilikle iceriye gidip, hic bi sey yokmus gibi annemin gozu onunde duruyordum. Karizma balkonda yirtina yirtina bagirmaya devam etsin, kapiyi acmayi denediginde nasilsa iceri girer diye rahat icim.

Cok gecmeden gelen cam kirilma sesiyle ben de annem kadar saskina donmustum. Kosa kosa gittigimiz mutfakta artik balkon kapisinin uzerindeki buzlu camin yerinde yeller estigini gormek soku atlatmamiza yetmemisti. Kapinin boslugunda da karizma, elinde olayda kullanilan suc aleti oldugunu dusundugumuz cam siseyle burnundan sinirli sinirli soluyordu hala. Ve sahne annemin... Cevap beklmeyen, pespese gelen sorular, sorudan cok cigliklar seklinde dokuluyordu annemden; neden kirdin, nasil kirdin, canin acidi mi, ne yapcaz simdi biz, neden yaptin ki bunu...

Karizmanin cevabi hazirdi tabi "ama beni balkona kilitledi, ben usudum, iceri giremedim, napiim. Benim sucum degil kizina sor". Hemen inkar havasi calmaya basladi bende, kapiyi zaten onceden actigim icin guvenle inkar ediyordum soyedigi her seyi. Annemin kapiyi acmaya yonelik ilk denemesi hic zorlanmadan basariyla sonuclaninca, saskinlik sirasi karizmadaydi:)

Bilin bakalim kim ceza aldi sonucta :) Ipucu vereyim, olay hala "karizmanin cami kirmasi" basligi altinda aniliyor:)

not; resim http://www.randrglass.com.au/ adrsinden alinmistir.

10 Aralık 2010 Cuma

bahcedeki elma agaci ve karizma

en son konusmamiz telefondaydi, `bahcedeki elma agacini hatirliyor musun?' dedi gulerek. Ben de guldum utanarak, yanaklarim kizarmisti `nasil unuturum' dedim. `ben de hic unutmuyorum, bakma simdi guldugume' dedi dedem.

Mahallenin en guzel bahcesi ona aitti. Demirden, kocaman kirmizi kapilar sir gibi sakliyordu o guzelim bahceyi. Tabi mahalledeki cocuklar icin cennet gibiydi, ulasamadiklari. Icinde bir suru meyve agacinin oldugu ama girmenin yasak oldugu gizli bir yer. Oraya diledigi gibi girebilme ozgurlugu bir bende vardi bir de kadim dostum karizmada. simdi cok yakisikli olmus kerata, o yuzden karizma ismini yakististirdim.

tabi bizim cakamiz paha bicilemez. Oynanan oyunun kurallarini bizim istedigimiz gibi degistirmiyorlar mi, biz de gider bahcemizde oynariz. Istedigimiz oyun oynanmiyor mu, tehdit hazir, biz de bahcemize gideriz. Bahce en saglam tehdit unsurumuzdu bizim. surekli o mahallede oturmadigimiz icin, haftada bir ziyarteler sirasinda gecerliydi butun bunlar. Ziyaretlerin seyrekligi, tehdit unsurunun omrunu de uzatiyordu tabi.

bir sonbahar gunuydu. Havalarin serinlemeye baslamasina aldirmadan bahcede almistim solugu, yanimda da karizma elbette. Hemen yandaki komsu evin bahcesi de ayni olculerdeydi ama evde bir gorunup uzunca bir sure kaybolan kiracilar oldugu icin bahce bakimsizliktan kuruyup gitmisti coktan. Yan bahcede bagli olan kopekcik de acliktan olsa gerek surekli havlayip duruyordu. cok surmedi kopegin havlamalarinin dikkatimizi cekmesi. boyumuzu asan duvarin ustunden kopegi gorebilmek icin duvara yakin agaclardan birine tirmenmak da kendiliginden gelisiverdi. Cocukluk akli, hayvancagizin neden havladigini anlamadik ama `susturmak icin' ya da o anda hangi sebebi uygun gorduysek artik, agactaki elmalardan bir tanesini kopartip kopege dogru attik. Agac elma agaci ama kis elmasi. yani meyvelerin cogu henuz tam olgunlasmamis. Dedem toplama zamaninin gelmesi icin bekliyor. Bir elma ben attim, sonra bir elma karizma, sonra bir tane daha attim, o da beni takip etti... agactaki son elmaya kadar:)



Yari olmus yari ham elmalarin hepsi artik yan komsunun bahcesindeki kopek kulubesinin etrafindaydi. Cephanemiz bitince, yeni cephane arayisina gectik. Once tas atmayi denedik ama taslari almak icin asagi inmek, sonra da atmak icin yeniden agaca tirmanmak, isin keyfini kacirinca biz de eve geri donduk. Tatli yorgunluk, sobanin dayanilmaz sicagiyla birlesince kendimize yeni yaramazliklar aramaya basladik, elmalari da kopegi de coktaan unutmustuk.

saltanatimiz cok surmedi, komur almak icin bahcenin oteki ucundaki komurluge giden dedem, elmalarin yerinde yeller estigini gorunce curcuna koptu tabii. sadece dedem olsa neyse. Olayi ogrenen annem de hemen sorgulamaya dahil oldu, babam da onu takip etti.
Annem ` kizim neden attiniz elmalari yan bahceye?'
`ama kopek cok havliyodu anne'
Babam `yavrum hayvan ac tabi o yuzden havliyo'
`tamam iste biz de o yuzden attik, yesin de karni doysun diye' :)
Bunu soyledigimzi cok net hatirliyorum, cunku o sirada uydurulmus harika bir cikis yolu gibi gorunuyordu. Ben bunu soylerken de karizma beni destekliyordu arkamdan.
`Evet yazik ac kalmis hayvancik, karnini doyurduk'

Cezadan kacamadik tabi, dedemin kiymetli bahcesindeki canim elmalari mahvettigimiz icin uzunca bir sure dedem bize kusmustu. Her firsatta elmalari hatirlatiyordu.

ayni gun cok gec olmadan dedem ve babam duvardan atlayip elmalari topladilar, nerdeyse 1 cuval, ustelik cogu yenecek durumda degil henuz :)

Sonucta ananem elma pestili yapti, annem elmali pasta. bize de kisa gunun kari, elmali pastalarla ziyafet cekmek dustu :)

Simdi her ikisi de huzur icinde yatsin, ne zaman elma agaci gorsem dedemin bize cocuklar gibi kusmesini hatirliyorum ilk once, sonra da utanarak kusmesinin nedenini...

Planlar degismis ben bakmiyorken

Ne kadar pervasizca planlar yaptigimi bir kere daha yuzume vurdu hayat, sonra tam ben bunlari dusunurken yetmemis olacak ki bir aci hatirlatma daha yapti...

Cok uzun zaman oldu, o kadar uzun ki tam olarak ne kadar onceydi onu bile hatirlamiyorum simdi. Her ne sebeple olursa olsun bir dilek tutma sansi ciktiginda karsima, kendimi bilincsizce ayni dilegi dilerken bulmaya basladigimi farkettim. Goktasi yagmurlarini, yanagima dusen kirpigimi, saat baslarini, ezan seslerini ve daha bulabildigim her firsati ayni istegimi dile getirmek icin firsat saydim. Unuttugum bir ayrinti vardi, ne diledigime dikkat etmek...

Bir aksam ustu, o bir turlu sevemedigim sehrin bir kosesinde, tam gunes batarken balkona cikmistim, bilenler bilir sebebini;) Ayni dilegimi tekrarladim, ne kadar cok istedigimi anlattim kendime. Ayni aksam ustu 3. kattaki evimizi bir peygamber devesi ziyaret etmisti. Icten ice bunun dilegimin kabul edildigine isret sayarak cok huzurlu bir uyku cektigimi hatirliyorum.

Ve iste o istegin yan etkisi beni buralara, cook uzaklara surukledi bir sabah. Butun o yazismalar, resmi islemler, kosturmalar o zaman cok yorucu geldi evet ama butun bunlari baslatan surec yani asil gelis sebebi birdenbire hic beklemiyorken calmisti kapiyi.

Olsundu ki, eger o cook istedigim dilegim gercek olacaksa, dunyanin bir baska ucuna gitmek, o gune kadar hayatimda biriktirdigim insanlardan kisa bir sure ayri kalmak elbette goze alinabilecek birseydi. Neden olmasindi ki. Sure kisaydi ne de olsa. valizlerimi hazirlamaya basladigimda sadece kisa bir sure icin gidiyor olma durumunu biraz abarttigimi, buraya gelip de valizimin icine sadece tek bir kisa kollu t-short koydugumu farkedince anladim tabi :)

Iste o valizlerimi hazirladigim gunden bu yana gecen zaman 1 seneyi asti simdi. Ve bu 1 sene icerisinde ilk bakista sadece abartili bir fikir gibi gorunen o kadar cok gercege dondu ki, ben kendimi butun bu olaylarin bas kahramindan cok, izleyicisi gibi hissettim. Iste simdi o kisacik sure birden bire oldukca uzun bir sureye donustu. Hatta oyle ki ne kadar uzun olacagini kimse bilmiyor.



O peygamber devesinin ziyaretinden once, yuksek lisansini tamamlamis, akademik hayatta kayda deger bir ise sahip olmus, doktora tezi uzerinde danismanlari ile gorusen ve bilen bilir zorlu bir yeterlilik sinavini atlatmis biri olarak her seyim yerli yerinde gorunuyordu. simdi ise doktoraya yeniden basladim, hemde baska bir kitada, baska bir dilde. Calisma alanimi degistirdim, tanidigim insanlarin hepsiyle buraya geldikten sonra tanistim.

Ama bi dakka ne oldu simdi, hani benim planlarim vardi? Hani 1 sene icinde doktorayi bitirdikten sonra, baska islere yogunlasacaktim? Hani yeni bir ev vardi icinde yasayacagim? Iste donup bakinca tatli bir ruzgar gibi gorunen gercekte cok siddetli olan o firtina bana soyle fisildadi: `Sen planlar yaparken, melekler gulumsuyordu sana.'

Simdi anliyorum neden gulduklerini, komikmis gercekten.

Megerse hayat senin plan yapmana izin verecek kadar tekduze, tutarli, duragan degilmis. bir kez daha soyledim bu cumleyi...
sonra bir baska hatirlatma daha geldi dedemden, duzelttim cumlemi: hayat senin planlar yapmana izin verecek kadar uzun degilmis...

ve olum aksam olunca eve gitmek kadar dogal birseymis...

yattigin yer cennet olsun dedecim...

4 Aralık 2010 Cumartesi

Merak eden varsa uzakta biyerlerde, evet yasiyorum hala. Nefes aliyorum dunyanin bi ucunda. En akla gelmeyen olasiliklar nasil gerceklige coker arkasi arkasina onu yasiyorum. Hem de cok kisa bir zamanda. Ilk yil donumu sessiz sedasiz gecti bile...

8 Ağustos 2010 Pazar

Sanki bati edebiyatinin tiyatro orneklerindeki gibi olaylar dugumlenip dugumlenip ust uste yigiliyor. sonra sanki hic bir sey olmamis gibi cozuluyor ayni anda. Derken dugumler basliyor gene birbiri uzerine. Boyle geciyor su aralar, ne bi ucunu yakalamak mumkun oluyor ne de durdurup yolun sonu nereye gidiyor diye dusunmek. hic bir sey yapmadan gecirdigim gunler bile yorucu gecti. Artik sonunda sular duruldu, tam istedigim gibi olmasa da taslar yerine oturdu. eger kisa zamanda yeni dugumler baslamazsa tabii.

Cok seyler geldi gecti bu arada `aa bunu yazmazsam olmaz' dedigim, ama buraya iki satir karalamak bir yana bana mail atan ya da hal hatir soran arkadaslara bile yazacak firsat bulamadim. Simdi de geri donup onlari hatirlayip yazmak cok zor geliyo iste bir usengeclik hali. Atlamak istemedigim bir kac sey var iste onlari karalarim biraz. Soyle bir duzene gireyim de ondan sonra yazarim artik aksatmadan.
----

Muhasebe zamaniydi gecenlerde, soyle bir geriye donup bakma zamaniydi. Ne olup ne bitigine, hangisinin sevilip hangisinin kabullenildigine bakmak gerekiyordu. Cunku hayatimin 10593. gunu geride kalmisti :)

Liste tuttum hatirlamak icin. 35 sehirde nefes alip vermisim, 3 farkli kitada, 3 farkli ulkede. Kimisinde daha uzun sure, kimisinde telase icinde kisa kisa. Kimi sehirden uzun soluklu arkadasliklar kalmis cebime, bazilarinin da adini bile hatirlamamisim ayrildiktan sonra. 382 milyona tamamlamisim aldigim nefes sayisini, saydigimdan degil elbet, olsa gereklerle zaten olmus olanlar arasindaki en olasi noktalari yakalamaya calisma cabasi sadece. Zaten bakinca hep oyle gecip gitmis hayatin kendisi de. Kotu mu? Degil aslinda kotu demek haksizlik olurdu. iyi mi? hmm iste bunu cevaplamak daha zor. kolaya kacalim, muhasebenin sonucu gene ayni cikti; daha iyi olabilirdi.

bu sefer bi fark vardi, ilginc geldi yazasim var. Gecen sene ayni zamanlarda tanidigim insanlarin hic biri yoktu yanimda, hatta gecen sene o zamana kadar tanidigim hic kimse yoktu. Ama birlikte pasta yedigimiz cok guzel insanlar vardi. Ustune de dondurma yedigimiz arkadaslar:) Hediyelerin en lezzetlisi bir kutu dolusu cikolataydi. En guzeli de bir buket kir cicegi.

simdi onumuzdeki bir kac ay cok hizli gececek, sonraki 7-8 ay daha da hizli olacak, ivmelenerek gidecek hersey. en azindan burdan bakinca oyle gorunuyor. simdi yazamiyorum buraya, hele bir yoluna girsin oturup ayrintilari yazayim diyorum, haydi bakalim neler olacak...

25 Haziran 2010 Cuma

KIMIM

Sesini acip sonuna kadar durmadan ustuste dinleyebilecegim sarki sayisi cok degil. Bu gunlerde favorierimden biri iste bu...
Sanki soylemis sordugum sorulari.

Yokmus meger kimim kimsem benim, bir de bilsem ben kimim...



22 Haziran 2010 Salı

Tatil

Tatil kelimesi bile soyle bir bakislari degistiriyor, hafif bir rahatlama olusturuyor sanki. Kelime koken itibari ile arapca, turetildigi kok kelime ise atalet, yani boslukta bulunma atil olma, ise yararligin disinda kalma vs. Zaten tatil olmak istedigin yerde erken kalkma derdi olmadan, isten gucten uzak, bilgisayarsiz hatta mumkunse telefonsuz bir zaman gecirmek icin degil mi? Benimki degil :)

Bahari kovalayan yaz kapiya dayaninca herkeste bir kendini salivermislik goze carpiyor. Artik neredeyse ofiste yasadigina inandigim Cinli arkadaslar bile sasilacak dercede gec gelip erken cikmaya basladi. Icim gidiyor soyle guzel bir tatil icin. En son ne zman tatile gittigimi dusundum, cevap cok ic acici degil maalesef. Yil 2007'de 3 gunluk Akcay. Onun oncesine donersek, yil 2004 1 hafta Mudanya. Daha oncesine donmek istemiyorum o zman tatil anlayisim bile farkliydi, cook gezdim o zamanlar cok. Eger son iki ornekten yola cikarak bir baginti kurarsak her uc yilda bir tatile cikmeme gerekir ki o da bu yil olmali. Ama ben hala burdayim :(

Sabahlari dinc uyanip zippala zippala etrafta dolananlardan degilim ben, daha cok gecenin ikisinde gozleri cin gibi acik uyuma zorlugu cekenlerdenim. Meslegimi de ona gore secmistim ama bir yanlislik oldu :) Ama Akcay'da gecen 3 gunu hatirliyorum da sabahin saat 6sinda kalkip usulca odadan cikip dogru denizeee. 1-2 saat sonunda kahvalti ve gene denize. ogle yemegi azcik gezinme tozunma gene denizee aksam yemegi ve Akcay'in kesfedilmeyi bekleyen tum sokaklari caddeleri alisveris mekanlari artik ne gelirse onumuze:) Uc gunun bu kadar kisa oldugunu o zaman ogrenmistim.

Tek basina biseyler yapmayi sevenlerden degilim ben, hatta tek basima yemek yemektense ac kalmayi tercih ederim cogunlukla. Akcay'i bu kadar guzel yapan seylerden biri de canimcigimla beraber olmakti.

Her ne kadar tam olarak tatilden sayilmasa da buraya oldukca yakin bir gol kiyisina gittik bu gun. Bu kez canimcim yanimda degildi maalesef, daha onceden Neew York-New Jersey maceralarindan tanidiginiz RS ile beraberdik. Her ne kadar bir gorev uzerine gitmis olsak da, gorevimiz yuzmeyi ogrenmek/ogretmek olunca gorev olmaktan cikti tabii. Gunesin son isiklarina kadar suyun icinde olmanin keyfini cok ozlemisim. Yuzduk, atistirdik kosusturduk falan ama bunlarin hepsi sanki refresh dugmesine basmak gibi oldu. Daha pazartesiye kadar kocaamaaan bir pazar gunu var onumde. Bu tazeligi butun hafta korumak lazim :)