18 Ocak 2010 Pazartesi

NY-I

Ikinci kez New York'taydim. Ilki 5 dakika bile uyuyamadigim nerdeyse 24 saati bulan, tuketen, sinir bozuklugu yapan bir yolculugun sonunda oldugu icin simdi dusununce hayal meyal:)

Bu sefer daha bir gezmek amacli olunca yolculuk daha keyifliydi. benim yasadigim yer herhalde bu eyaltin en kucuk sehri, tam anlamiyla bir ogrenci sehri. Iyi yonleri oldugu kadar kotu yonleri de cok. Mesela sokaklarin her zamn sesiz sakin olmasi, insanlarin cok kibar olmasi, suc oraninin cok cok dusuk olmasinin yani sira ulasimin zorlugu, daha pahali olmasi gibi bir cok kotu tarafi da var. Bu civarda otobus kulturunun cok yaygin olmadigini ama ogrencilerin ihtiyac duydugunu goren Cinli amcalarin yari resmi otobus firmasiyla yola ciktim. Yari resmi olmasi ayni zamanda fiyat disinda hic bir seyin sabit olmamasi anlamina da geliyor aslinda. Mesela kalkis ve varis saatleri, inebilecegin yerler, oturacagin koltuk, akliniza gelen bir cok sey degisken. Ayri bir macera gidis, anlattikca uzayacak anlasilan, kisa keseyim. Gece vardigim icin sehre, arkadaslarim beni almaya geldiler ve sehri gezmeden direk kalacagimiz yere New Jerseye yola koyulduk. Ertesi gun once bir NJ turu yapmaya karar verdik. Ama oyle heryerini degil tek bir mahllesini gezmek istedi arkadaslar; Turk mahallesini. Onlar cok uzun suredir Turkiye'den uzak olunca cok ozlemisler, onceligi buna verdik. Turk mahallesinde gercekten Turkiyede hissettim kendimi, bir rivayete gore tek kelime ingilizce bilmeden yasayabileceginiz yerler burasi. Rivvayet dedigime bakmayin, kesinlikle dogrudur, Cin mahllesinde yol sormak istedigim 4 kisiden 3 tanesi ingilizce bilmiyordu:).

Hava cok soguk olunca, arkadaslardan bir tanesi "Simdi girdigimiz dukkanda bi de cay verseler de tam yerini bulsa" demeden edemedi. Boylelikle tanistik Zinnur Amcayla, hayatinin 50 yilini devirmis buralarda, ustelik hemserim cikti:) Kucuk bir dukkani var, daha cok Turklere has hediyeliklerin oldugu, "kitaplar vardi onceden, ama simdi buyuk bi kitapci acti burdaki Turk gencler, ben de hepsini onlara devrettim" diyor. Uzun uzun sohbet ettik, cayi da tazeymis. Yemek icin tavsiye ettigi turk lokantasinin yol tarifini alip ciktik. Istikamet Turk lokantasi, hedef kebap olunca daha hizli yuruduk.

Iskenderi idare eder olsa da Adana kebabini cok begendim. Lezzetli yemegin ustune cay ikrami ve yeni yila saatler kala verilen Turkiye Diyanet Vakfinca bastirilmis olan 'saatli maarif takvimi' hediyesiyle ayrildik.

Bazi ayrintilar da gozlerimizden kacamadi, "ah benim ulkemin guzel insanlari nereye giderseniz gidin ayni" dedirten ve bu ayniliga sevindiren ayrintilardan bir tanesi de bu yaznin son resmi olsun. Ilanin asili oldugu dukkanda baskin olarak telefoncu gorunse de akliniza gelebilecek bi cok seyi bulunduruyo. Olmayanlari da karsidaki esnaftan tedarik ederler merak etmeyin :).

Amacim bir kerede tum geziyi ozetlemekti ama yazmaya baslayinca ne cok ayrinti geliyor insanin aklina. Artik devami sonra...

Konusabilebilmeli


Gelmeden once aklima takilip duran bir soru vardi, "Ben nasil konusucam?". Bunu sorun ettigimi bilen bir kac kisi beni teselli etmisti, "ne var yahu biliyosun iste konusursun". Yok efendim oyle degilmis. aslinda tam da sorun edilmesi gereken bir konuymus. Cok sayida film, dizi vesaireyi seyretmenin cook yararini gordum tabii, cok hizli konusan insanlari bile bir kac cumle sonra anlayabiliyorum saniyordum! Ama su aksan olayi bambaska, aslinda burda dogru kelime aksan mi bilemiyorum. Ben ingilizceyi kagit ustunde ogrenenlerdenim, sadece benim degil bir cok kisinin sorunuymus bu, hem de dunyanin her yerinden. Geldigimden beri bitmek bilmeyen tatil gunlerinden birini ben ofisimde gecirmeye karar vermistim, ilk geldigim haftaydi. Tabi erken saatte gidip gec donunce en azindan bir ogunu ev disinda bir yerde gecirmek zorunda kaliyorsun. Normalda bolumun buzdolabina depoladiklarimi bolumun mikrodalgasinda isitip yiyorum, ama dedim ya tatil gunu. Kapilar kilitli olunca disardan almaya karar verdim ogle yemegimi. Daha once bir arkadasimla gittigim Subway'e yoneldim, tadini bildigim bir yemek olmasinin yani sira satin alma sistemini de bildigim bir yer olmasini dikkate alarak. Sistem belli, sirada bekliyorsun, once ne tur bir ekmek istedigini soruyor ki zaten onunde liste var. ekmegin biyutuna da karar veriyorsun hazir ordayken, sonra peynir cesitleri, sonra asil icerik yani kofte, tavuk gibi uzayan secenekler ve en sonunda da ekstra malzemeleri sorucak, hazirim sira bana geldi. Tam cumleleri anlamaya gerek yok nasilsa, kelime yakalsam yeter diye teselli ediyorum kendimi. Ve tezgahin arkasindaki kiz gozlerini orten sapkanin arkasindan sorusunu sordu ama anlamadim. Tekrar etmesini istedim ama gene anlamadim! Durumu farkeden bir baska kiz gelip sorulari sordugunda gayet net anladim. Ama bu sefer bir onceki kizin hangi dilde konustuguna emin olamadim. Bir sekilde aldim yemegimi gittim ama konusamamanin ne kadar rahatsiz ettigini unutmam mumkun degil. Bu olaydan iki hafta kadar sonra da postahanaye gittim. siram bana geldiginda adam bi sey soyledi ve anlamadim. Oyle bir panikledim ki, hadi kafade bir baskasi gedi simdi ne olacak, yedek eleman yok ki diye etrafa bakinmaya basladigimi farkeden adam soyledigi seyi tekrar etti. Gene anlamadim ama bana cok uzun gelen 1 saniyenin arkasindan, buyuk bir rahatlamayla gulumsedim. Adam bana "Nasiylsiyn eyiymiysin" diyordu. Evet Turkce! Gonderinin uzerinde Turkiye yazdigini gorunce bildigi iki cumleyi hediye etmek istemis ama alginin sartlanmasina bakin, anlamakta zorluk cektim:)
Buraya gelemden once telaffuzun onemine dair bir cok sey duymustum tabi. Canimcim'la hep tartisirdik bu konuyu, yani nasil olurda bi kelimeyi azcik farkli soyleyince anlamazlar diye. Yani dusunun simdi biri size gelse ve "naisylsiyn" anlasilir degil mi? Artik o kadar kesin bir evet diyemiyorum ben. Burdaki arkadaslarimdan dinlediklerimden bir kacini anlatinca, evetler hayirlara donusebilir:)
"Telefon calar ve karsidaki ana dili Ingilizce olan bir Amerikali "Hi, I'm look'g for HEDAYS..." (buyuk harfle yadigim kelimeyi okuduklari gibi aktarmaya calistim). Telefonu acan da yanlis numara oldugu soyler. Telefon yeniden calip da adi HATICE olan arkadasin akli basina gelince hafiften sesini degistirerek gorusmesini yapar." Iste bu kadar farkediyo telaffuz!
Sadece Turklerin sorunu degil tabi bu, farkli ulkelerden gelen insanlarin farkli sorunlari oluyormus telaffuz konusunda. Bir baska alinti da Araplardan, Arapcada P harfi yok, bilen bilir. Arabasini izinsiz park alanina birakmakta cekinen bir arap orda gordugu polise gidip sorar "Can I bark here?" Polisin cevabi "this is a free country, you can bark wherever you want" :) Tabi bunu duyan adam arabayi birakip gider, anlamasi icin geri dondugunde park cezasinin faturasini gormesi gerekir:)

Sozun ozu, konusmak icin ogreniyorsaniz yabanci dili kagittan ogrenmeyin. Hic ogrenmeyin daha iyi, yanlis bildiklerini duzeltmek cok daha zor cunku. Ev arkadasim her soyledigimde gulup duzeltse de ben hala bir kerede sirkeyi dogru telaffuz edemedim:)

(Bu yaziya daha sonra fotograf eklerim diye umit ediyorum:):))