22 Mayıs 2010 Cumartesi

ne kayserinin yaglamasi, ne canakkalenin peynir helvasi, ne ankaranin citir simitleri ne de eskisehirin cig boregi, bunlarin hic birine degil de ben bu memlekette bibere hasret kaldim yahu. evet bibere bildigimiz bibere. Yok yok boyle degil simdi bildigimiz bibire deyince olmuyor. benim bildigim biber herkesinkiyle bir degil sonucta.

biber deyince bu memlekette ikiye ayriliyor hemen. goruntu olarak benim bildigim bibere oldukca yakin olmasina ragmen tad olarak alakasi yok. goruntusu soyle uzun ince, ama cok cok ince degil. rengi koyulu acikli yesilin tonlarinda olabiliyor. ama acisindan biber tadini almak mumkun olmuyor. ikinci siniftakiler de renk olarak kirmizi sari ve yesilin her turlu tonunda ve bunlarin karisiminda olan, kisa boylu sisko biberler. benim memeleketimde goruntu itibariyle dolmalik biber sinifina girecek olanlar. onlarin da tadi benim bildigim biber tadinda degil. taze olanlari pek bir sulu ama o ozledigim tad yok iste.

halbuki soyle uzun ince koyu yesil aci olmayan biberleri iri iri dograyip bir guzel kavurduktan sonra dokersin ustune sarmisakli yogurdu off... aksam yemeklerinde ekmek yemeyi sevmeyen ben, sirf o yogurtlu biber hatrina -hele bir de tazeyse- bir butun ekmegi yiyebilirim. yiyebilirimden yani ihtimal dahilinde olmasindan cok ote zaten defalarca gerceklesmistir bu olay tam da anlattigim gibi. Hele bir de yemegi hazirlama kisminda sevgili sevgilim dograma isini halletmisse. yazarken bile agzimin suyu akti yahu...

ilk basta yazdigim sehir ve yemekler de rastgele secilmis degil tabii, her biriyle en az 3 sene icice yasadik. hatta kimileriyle cok daha uzun. her birinin aldiklari, goturdukleri, cebime koyduklari bana hediye ettikleri oldu. Bana kalanlarin arasinda yiyeceklerle ilgili olanlari cok son siralara koyardim heralde. ama bu gun bu biber olayinin cikma sebebi baska.

elin memleketine alismaya mi basladim ne, aksam aksam krizlere gireyazdim. gecenin 9'u olmus, yemekler yenmis karinlar doymus, gidilecek yerlere gidilmis, rutin bir cumartesi bitmeye durmus. ama benim canim pizza istiyor. oyle boyle degil, yemeden uyuyamiycam, o kadar yani. Once kucucuk bi tane kendim pisireyim diye dusundum. dolabi actim un az kalmis, pisirdigime deymeyecek akdar az. siparis edeyim dedim sonra ondan da vazgectim. ama cani istiyor yahu, dedim ya yemeden uyuyamiycam. evdeki arkadasimla beraber atladik arabaya, dogru pizzaciya. 'cok yasa papa jons' edalari esliginde bir large pizzanin yarisini tek basima yedim. Ama her dilimde biberleri ayrica keyifle yedigimi farkettim.

evet evet, iyice alismaya baslamisim ben bu memlekete. geldigimden bu yana oglen yemeklerinde ortak konumuz, hatta partilerde bile donup dolasip geldigimiz konu yemek oluyor. ben de cok yemek icerikli yazdim bu kez. bi dur demeli bu gidise, yoksa goruntum de alismaya baslayacak burdaki insanlara. neyse gec oldu artik, yarin kahvaltidan sonra dur derim kendime :)